Gönül güzel sözler söylemek istiyor. Coşmak, kaptırıp gitmek istiyor. Bahar geldi, börtü böcekten, ağaçtan, kuştan, çiçekten dem vurmak, istiyor.
Altın kubbeli camilerden, saraylardan, binalardan, köprülerden, yollardan, okullardan, anıt mezarlardan, sakallı nur yüzlü müritlerden, iş adamlarından, milyon dolarlardan, son model arabalardan pahalı saatlerden, tapılası, ölünesi başkanlardan, cehri zikirlerden, parlak fikirlerden, arada bir soldan Sosyalizmden, arada bir Kemalizmden, soylu atlardan, büyük yarışlardan, hep iyi yanından hep güzel yanından bahsetmek istiyor.
Hem nalına hem mıhına vurmak, çorbaya dalmak, pilavı kaşıklamak, galnışı sarımsaklı beyrıma banmak istiyor.
Hızını alamıyor Ceyhan’a Anavarza’ya İncetarla’ya, Kalıntarlaya, Çardak’a Gücük’e Zarka’ya hatta olmadı döne döne Kabe’ye kadar koşmak istiyor. Takke takıp Kabede Vahhabileri öpmek, sonra dönüp Vahhabilere sövmek, içip içip kendinden geçmek istiyor.
Waynakh’ı getirmek Lowzar’ı götürmek, kanallar, radyolar, web siteleri açmak, fabrikalar kurmak, çil çil paraları tütüne sarıp ucundan ucundan yakmak, dumanını içine içine çekmek istiyor.
Mehterana kös vurdurmak, Erciyes’e Otağ kurdurmak, janti giyinip kameralara gülümsemek, badem bıyıkları şiir okurken titretmek, içli türküler yakmak istiyor.
Ahh aybalam! Menim özüm Kafkas oynamak göbeği hoplatmak istiyor.
Özel jetlere binmek, karşılanmak yolcu edilmek, heyet olmak, her pırıltıya teğet olmak, Tebrik etmek, ayağa kalkmak, alkışlamak sarılmak bağrına basmak, salya sümük ağlamak istiyor. İstiyor da istiyor. Gönül bu ister kim tutabilir ki.
Sonra iki yüz elli bin gölge geçiyor önümden iki yüz elli bin beden iki yüz elli bin can, sima, bakış, göz . Kadın, erkek, çoluk, çocuk tamı tamına
iki
yüz
elli
bin…
Tas tamam o kadar…