Biz Çeçenler…


Ankara’daki dernekte epeydir camiadan epeyce uzak olan benim dahi hissettiğim bir hareketlilik isteği vardı ve sonunda bu yıl bir hareketlenme oldu.

İlk icraatlardan biri derneğin bir web sayfasının oluşturulmasıydı, ve bence, çok yerinde bir icraattı, emeği geçenleri kutlamalı.

*

Bu sayfada hemen yer alan yayınlardan biri Mert Kalkan’ın “biz”e dair bir yazısıydı. (Yazıyı okumak için tıklayınız.)

Düşünmeye çağıran ve yaklaşımını sevdiğim bu yazıda şunlar da var:

“…

           Peki biz ne yapıyoruz? … Çeçen olmak ve bunu ifade etmekten başka bu kimlik ve sorumluluk adına ne yapıyoruz? Bu soruya verdiğimiz dürüst yanıtlar, yarınımızı şekillendirmek adına rehber niteliği taşıyor.

            İnsan olmanın asgari gereklerini yerine getiren ve ahlaki, vicdani, ilmî açıdan bunun da üzerine çıkmaya çalışan kişi, kendisine ettiği hizmet kadar, içinde yaşadığı topluma da hizmet eder. … Yaptığımız işin hakkını verdiğimizde, birbirimizle kurduğumuz iletişimi güçlendirdiğimizde, temel odağımıza insanlığı ve insanlığa faydalı olmayı aldığımızda, zaten haliyle ulusumuza da kültürümüze de katkı sunmuş olacağız.

            Türkiye’de Çeçen imgesi ve bizim bu imgeye kattıklarımızla ilgili daha çok konuşmak gerek. Önce hepimiz her şeyi bırakıp, şapkamızı önümüze koyacağız ve gerçekten ne olduğumuzu ve ne yaptığımızı anlamaya başlayacağız. O ana kadar muhtemeldir ki küçük teşebbüsler, dostlar alışverişte görsünler, hamasi reaksiyonlarla her türlü mecrada savrulmaya devam edeceğiz. …”

Bu yazı ve yayınlandığı web sayfası bana şunları anımsattı ve düşündürdü:

2000’li yılların başlarında Çeçenistan’da çok yoğun acılar yaşanırken Ankara’daki dayanışma komitesinde Çeçenistan için bir ölçüde de olsa ses olup destek sağlayabilir miyiz, diye, bir avuç insan, elimizden geldiğince çaba gösteriyorduk. 

Bu kapsamdaki çabalarımız sırasında Çeçenistan’da neler yaşanmakta olduğunu doğru biçimde kamuoyuna aktarmanın da yararlı olacağı kanaatine varıp, bunun için kendi bakış açımızdan görünenleri içeren bir dosya hazırlamak istemiştim. 

Bu dosya içinde olmasını düşündüğüm hususların bir tür içindekiler listesini yapıp, konuyla ilgili ve bilgili olduklarını varsaydığım bir düzine kadar kişiye göndererek, böyle bir dosya konusunda görüşlerini sormuştum. 

Ama hiç geri dönüş olmamıştı. 

Sonuçta, işteki ve dayanışma komitesindeki yoğun uğraşılar arasında, sınırlı zamanımdan ayırabildiğim zamanlarda epeyce bir süre çaba gösterip, 2005 yılında Çeçen Raporu adını verdiğim bir dosya hazırlamıştım. 

Bu dosyadan iki düzine kadar kopya çıkarılmasını sağlayıp, dosyayı komitede arzu edenlerin görüşlerine de sunmuştum. 

Zaman zaman da bu dosyadaki bilgileri kamuoyuna bilgi verirken kullanmıştım. 

Raporun ortaya çıkmasından sonra iki yıldan fazla bir süre daha dayanışma komitesi faaliyetlerine devam ettim, ama öncesinde olduğu gibi, dosyanın hazırlanmasından sonraki bu sürede de, Çeçen Raporu hakkında neredeyse hiç görüş bildiren olmadı. 

Çok daha sonradan görüş bildiren ve bu konuda görüş bildiren  tek kişi olan RC dışında hiç kimse, şurada bir eksiklik ya da yanlışlık var, şöyle olsaydı daha iyi olurdu, gibi eleştirel bir şey söylemediği gibi, olumlu bir şey de söylemedi. 

Yani Çeçen Raporu “biz” tarafından “yok sayılmıştı”. 

Sanki kimse bu dosyadaki türden bilgilere hiç ihtiyaç duymuyordu.  

Aradan uzunca sayılabilecek yıllar geçti.

Çeçen Raporu’nu neredeyse ben de unutmuştum, ancak derneğin bu yıl hazırladığı web sayfası vesilesiyle hatırladım.

Zira, bu web sayfasında Çeçenler konusunda bilgi alınabilecek çeşitli kaynaklar sayılmıştı, ama sayılan kaynaklar arasında bahsettiğim Çeçen Raporu yoktu. 

*

Bu durumu ilginç buldum, ve “biz”e dair düşündüm! 

Aklıma iki ihtimal geldi: 

Hepsini sayıp sevdiğim eskiden birlikte çalıştığımız arkadaşlardan oluşan derneğin yeni yönetimindeki kişiler ya belirttiğim Çeçen Raporu’nu okumamışlardı, ya da, benim çok önem ve emek vererek hazırladığım bu çalışmayı Çeçenler konusunda bilgi alınabilecek bir kaynak değerinde görmemişlerdi. 

Ve, dernek yönetimi böyle yaklaşınca camianın da aynı tavırda olması normal sayılmalıydı.

Bu durumda ne diyeceğimi doğrusu pek bilemiyorum. 

Ama, pek olumlu bulduğum Mert Kalkan’ın “biz” konusundaki söz konusu yazısına bir katkı olabilir mi, acaba, diye düşünerek, bu durumu paylaşmak istedim.  

Ve, kesinlikle, hiçbir alınganlık ya da olumsuz duygu taşımaksızın.

*

Bu arada dün derneğin genel kurul toplantısı yapıldı.

Bu toplantıda dernekte hareketlenme olması konusundaki istekliliğe bir kez daha şahit oldum, ve ayrıca, toplantıya katılanlar bazı konularda bence daha önce görmediğimi ölçüde seviyeli bir şekilde görüşlerini ifade ettiler. Görüş belirtme ve dinleme bence gayet seviyeliydi. Yararlandım ve bunu çok önemli buldum.

Bu yüzden bence genel kurul katılımcıları ve toplantıyı organize eden yeni yönetim kutlanmayı hak ediyor.

Kutluyorum.

Bu arada genel kurulda gördüğüm tarzdaki seviyeli görüş bildirmenin yazılı alanda da oluşmasını temenni ediyorum.

Yeni yönetimin başarılı olacağına içtenlikle inanıyor ve başarılı olmalarını yürekten diliyorum.

En iyi dileklerimle.